Gazze’nin Küreselleştirdiği Dünya İslâm’la Şereflenebilir mi?

Gazze’deki Siyonist soykırıma karşı dünya genelinde yayılan tepkiye bakıp son zamanlarda böyle temenniler dile getiriliyor. Deniliyor ki Gazze dünyadaki küresel sömürgeciliğe karşı bir uyanışa öncü olabilir. Bir bilinç yaratabilir dünyayı sömürgen Batılı devletlerin hegemonyasına karşı.
Gerçekten de dünyanın her yerinde Gazze’de Siyonist İsrail’in yaptıkları görülüyor. Vicdan sahibi insanlar katledilen çocuklara kayıtsız kalamıyorlar. Ellerinde kalan sosyal medya imkanlarıyla hakikati haykırmaya çalışıyorlar. Fakat bir netice alınamıyor. İsrail tek değil dünyada çünkü. Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Almanya… Derece derece dünyanın farklı yerlerinde aynı şeyi yaptığı için İsrail kolayca kendine destekçi buluyor. Dünya ekonomisini ele geçirerek dünya siyasetini istedikleri şekle sokan güçler için Gazze kolay bir lokma. 15 Temmuz’da Türkiye’ye yapmak istedikleri hatırlanacak olursa dediklerim yerini bulacaktır. Öyle görünüyor ki Filistin’in Gazze şeridi mekânda silinecek. Zamanda silinmesi biraz zaman alacak. Olması istenen bu. Nasıl olsa bundan daha zorunu başardılar geçen yetmiş yıl içinde. Böyle düşünüyorlar. Planları buymuş gibi.
Olup bitenlerde Müslümanlar açısından kritik olan şu: Müslümanlar hayatın içindeki hayatiyeti kaybettiler. Kimisi imkanlara kavuştukça tecrübe etti bunu kimisi yoksulla. Bireysel hayatlarını sürdükleri bir ülkeleri var ama tarihin içinden gelen kaderlerini üstlenen bir devletleri yok. Hıristiyan halklar da hedonistleşti. Yahudiler de Ortodokslar da Hindular da… Lakin bu halkların hepsinin zaaflarını dünya siyasetinde izale edebilecek bir devletleri var. Müslümanların devletleri basit birer organizasyondan ibaret. Bu organizasyonla halklar hayatlarını sürdürüyor ama o kadar… Devlet kimliksiz. Halkın kimliğini zamanla buharlaştırmak için bir eğitim sistemi kurmuş. Zamanla halklar da konforlarını temin eden bu devlet ile kendilerini özdeşleştirmiş. Devlet halkının değişmesini istemiyor halklar da devletlerinin halinden memnun. Bu yüzden hiçbir Müslüman ülkenin devleti Gazze için çatışmayı göze alamıyor. Çoğunluğunun zaten halkı da bunu istemiyor. İsteyenler varsa da azınlıkta.
Stefan Zweig, 1453 sonrasında Avrupa’nın politik birliğinin bozulduğunu ancak poetik birliğin hiç değilse musikide, resim sanatında sürdüğü tespitini yapmıştı 1930’da Floransa’da yaptığı bir konuşmasında. Kendisini poetik birlikten politik birliğe yükseltmeye adamıştı bilindiği üzere. Tüm düzyazı emeği buna yeterince kanıttır. İdealinin gerçekleşmeyeceğini anlayınca Brezilya’da karısıyla canına kıyan Zweig, Avrupa’nın birleştiğini göremedi. İstanbul’un fethinden tam beş yüz sene sonra Avrupa birliğine kavuştu. Tam beş yüz yıl… Türkiye’de zaman zaman Avrupa Birliği’nde kimi sorun çıkınca “az kaldı, yıkılacaklar” sözlerini işitiyoruz. Belki öyledir. Bilmek güç fakat bunca zamanda kavuşulanı kolay bırakacaklarına ihtimal vermiyorum. Nitekim Edgar Morin’den Jürgen Habermas’a tüm Batılı entelektüeller, birleşik Avrupa’nın devamı için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
Müslümanların birliğinin üzerindense yüz yıl geçti yaklaşık olarak. Osmanlı’nın yıkılışı Müslümanları bu duruma düşürdü. Aksini düşüneni tarih yalanlar. Eduardo Galeano, Aynalar’ında Osmanlı’dan Arapları koparmak için İngilizlerin aşiret reislerini iki yüz yıl maaşa bağladığını yazmıştı. Bunu hedonist Araplara da Türklere de anlatmak imkansızdır. Bir irade gerekiyor bunun için. Kendini aşan hakikatlerinin olması gerekiyor insanların. Ömürlerini mutfak, yatak odası ve tuvalet arasında geçirmemeleri gerekiyor. Devletlerinin onlara böyle bir eğitim vermesi gerekiyor. Kendilerinin bin bir güçlükle bu idrake ulaşmaması gerekiyor. Gerekiyor… Gerekiyor… Lakin insanlara böyle bir eğitim verilmiyor. Aldıkları eğitim tam aksini veriyor. Bilhassa gençler kolayca alıklaştırılıp manipüle edilebiliyor. Bütün bunlara ihtiyaç duymadan dünyada olup bitene vakıf olmuş bireyler elbette var. Fakat onlar birer istisna. Onlar her şartta kendilerini inşa edebilecek niteliktedir her çağda, yeryüzünün her yerinde. Onlardır işte bugün dünyanın her yerinde Gazze’i savunanlar. Ötesi içinse zamana ihtiyaç var.
Ne kadar bir zaman ve nasıl? Avrupa’nın beş yüz yılda ulaştığı birliğe Müslümanlar mümkün olan en kısa zamanda nasıl ulaşabilir?
İşin aslı Müslümanlar dünyanın her yerindeki vicdan sahipleriyle aynı inançta olduklarını ilk kez bu denli net görebildiler. Umarım bunun anlamını fark edip kendilerini yeryüzünün tüm vicdan sahiplerine açarlar. İslam’ın da emrettiği bundan başkası değildir. Bu sayede dünyayı küreselleştirip alıklaştırarak insanı kendisini yaratandan koparan sömürgen küresel kültür, küreselleşmeyi icat ettiğine bin pişman olacaktır. Allah’ın dini yeryüzüne görülmedik ölçüde yayılacaktır. O vakit İslam, ona kendi dar kafalılığını sokan yobazlarından, münafıklarından, hedonistlerinden de kurtulacaktır. İnsanlar kendilerine İslam’ın nasıl bir ecza olduğunu göreceklerdir.
Gazze’nin şehitlerinin insanlığı şahit tutacağı hakikatin bu olması duasıyla…

Yorum bırakın