Turistler Nasıl İnsanlardır?

İnsan korkar o mağaraya girmeye
Hayvanlar korkuyor o mağaraya girmeye
Turistler korkmuyor
Girip yıkanıyorlar
Mağaradaki suda değil hem de
Mağarada
Sanki cehennemin kalbinde.

Turistler nasıl insanlardır,
Nasıl bir millettir arkadaş
Benzemezler ne börtüye
Ne böceğe!..

Belensiye’den Peşaver’e
Gitmezler de ilim öğrenmeye
Giderler kara tende mavi göz için
Boyunlarında birer bukağı
Oradan oraya
Buradan buraya
Tarihi taşa çeviren
Mega pikselli
Milyonlarca Andavallı.

Turistler nasıl insanlardır arkadaş:
“Orada, maviyle yeşilin buluştuğu yerde değil
Ormanda binlerce ağaç içinde de değil
Bir başına yüz bin metrekarede bir
Bir ağaç var orada git
Altında gölgelen
Yapayalnızdır” desen;
Gemiden
Koşar adım tam vaktinde çıkarlar
Yassılmış birer demir gibi
Vurulmak isterler enselerine.

O ağaç
Gölgesiyle orada öylece kalır
İyi ki o ağaç orada öylece gölgesiyle
Bize kalır.

Efkârla Düştü Bir Vazo

Bir vazo vardır hep
ellerini önde bağlayan babaların
fotoğrafları ardında çıkan.
Onu kırma işte…

 

Döküldüğü söylenir elle biçilen buğdayların
başağıyla bağı gevşemiştir öylesine
sararıp saman olma korkusundan.
Onu bırak düşsün…

 

Hayat vermek istedin diyelim gene
Kaldırım taşları arasında biten bir çınarcığa
ölecek orada, daha ne kadar büyür, dedin.
Onu gene de taşıma bahçene…

 

Yaraları çoktur, çeşitlidir dertlilerin
sanki duysan gelir iyileştirmek elinden;
yara toplamak düşsün istersen kaderine
Onu öyleyse çarşılarda bekleme…

 

Efkar mı dersin
bilesin umumisi olduğu yalandır;
adamı benzersiz yıkar.
Onu divanelerle viranelerde ara…

Şair, Hacdan Gelmiş

 

Hacdan geldin şimdi seni şöyle uzun kucaklayayım
Yattığım yerden mi dar gelen odalardan mı yorgundum
Duydum ki sen gelmişsin Hacdan
Haklar birikiyordu tarih orada duruyordu kelimeler çürüyordu
Sen geldin hacdan madem
Helal ettiğim hakkım birikmiştir alayım dedim şimdi senden
Bilirsin nice susar insan günlerden gecelerden.

Dağlara bakınca tırmanmak geliyor ve o vakit çok yalnızım ben
Çok baktım dağlara sen yokken baka baka çıktım uzak tepelere
İnsan yalnız oluyor dağlara bakınca
İnsan dikey görüşlü bir dürbünden bakınca
Boyuna çığ düşüyor gönlüne tepelerden
Oysa ne güzel sigaranı söndürdün ve gittin öyle mi sen?

Dünyanın her yerinden tırmanılan bir dağdır Hac
Her biri görülmemiş dağcılardır Hacıların
Döne döne tırmanılır da yataydır hâlâ göz nuru
Everest bilir bunu anlattı bana
Duydum bunu Erciyes’ten küçüklükten
Merak ederdim ben kimdir bu büyük dağcılar
Evin bir oğlu gibi gidip
Milyar kardeş bulup dönen bu dağcılar.

Sen şimdi oradan ve onlardan geldin kucakla beni
Bir evin bir oğlu ve doruklarında bir dağın yapayalnızım.

Sen şimdi Hacdan geldin ve ben geldim koşarak
Gelen Hacıdır diye seni karşılamaya
Bitmez bir tespih çekeceksin
Sağ perçemin zemzem sol perçemin hurma şimdi senin
Elenmiş ırmak kumudur çatacağın yapıda şimdi sana şiir
Akacak kardeşlerinin damarından
Ben bir de geldim bundan sana
Seni kucaklamaya.

PRENSESLERİ GERİ ÇAĞIRIN

Resim

Ayşe Şasa Hanımefendi’ye…

Bir sırrı bir kahramana bir prenses açıklar ancak
Prensesleri geri çağırın.
 
Şu sürülen dem, dem midir yeryüzünde
Kahramanları geri çağırın.
Sırları geri çağırın
Sabrını biriktirmeyi bırakıyor toprak
Prensesleri görmedikçe nezaket ülkesinde.
 
Leşleri salmışlar sırtlanların önü sıra
Sırtlanın adı nasılsa sırtlan kalmış
Yaşamak olmuş leşlerin hayatı
Kahramanları geri çağırın.
 
Bir prensesimiz olaydı biz tüm erkekler Okumaya devam et