TASARI HALİNDE KALACAK BİRİDİR ŞAİR

Resim
Hiç kimseye hatta belki kendime bile suç bulamam bugün, Deli Dumrul’u yazamamak konusunda. Oysa her şey pek güzel başlamıştı. Gerçi üniversite eğitimim edebiyat üzerineydi ama kendi emeğimle dünyanın nasıl döndüğünü çözmüşüm gibi geliyordu bana. Etrafına çaka satan bir yeniyetme şair halim olduğu umurumda da değildi. Değil mi ki ben, kendi emeğimle, üstelik kimselerden de yardım almayarak kavramıştım işin aslını. Wallace Stevens’ın Mavi Gitarlı Adam şiirinde gitarı mavi olduğu için, her türlü ısrara rağmen bir türlü işin aslını çalmayan adamı gibi ben de bana sorsalar nedir şu anlamakla caka sattığın işin aslı diye, derhal yapıştıracaktım dizeyi mealen: “İşin aslı değişiyor gitarım mavi olunca…” Şair hali böyledir. İşin aslı bir türlü şair dilinde aşikâr edilemez. Aynı işin aslı filozof dilinde aslından uzaklaştırılır. Musiki dilinde parlar geçer, dibindeki organizmalarla renklenen deniz gibi renklenip söner. Şiirdir gene de işin aslına bizi en özden yaklaştıran. Ben de işte öyle bir kendine güvenle üniversite yıllarımı tükettim. Edebiyat tarihini edebiyat tarihi gibi değil akrabalarımın halleri, ruhsal şecerem olarak görsem de kimi şair ve yazarların ömürlerinin bazı dönemlerinde kalem oynatmamış olmalarına, kimi zamansa başarısız eserler vermelerine tepeden baktım. Nasıl olur da pineklemişler, Okumaya devam et

BİR AĞUSTOS DAHA GEÇTİ (Sezai Karakoç’un Ağustos Böceği Bir Meşaledir Şiiri Üzerine Bir Yorum Denemesi)

Resim

Bir şiiri yorumlamak için okumak,
​​dolaşık bir çile ipi açmak gibidir.
Sonrasında takat kalmaz örgüye.

Tanrı’nın Bakışını Arayan Çocuk

Walter Benjamin üzerine kırk dokuz parçadan oluşan enfes deneme kitabı Tanrı Bakışlı Çocuk’u Oğuz Demiralp, şu meselle bitirir: “Dediklerine göre, insanların “artık gereksemiyoruz seni” demeleri üzerine Tanrı gitmeye karar vermiş. Ancak sevgisinden, “ne haliniz varsa görün” deyip dünyayı hemen terk etmek, kendi suretinde yarattığı varlıklarla, insanlarla, çocuklarla ilişkiyi kesmek istememiş. “Belki ben olmayınca anlarlar değerimi, ararlar beni” diye düşünmüş. Yeryüzünde gizlenerek kalmayı yeğlemiş. Gözlerini, çocukların en güzeline bırakıp uzaklara çekilmiş. Çocuğun ruhundaki sonsuz karanlıklara gizlenmiş. Kulağını dikerek, en küçük çağrıda dönmeye hazır beklemeye koyulmuş. Beklentisi çocuğun gözlerinden okunsun istemiş. Gelgelelim, insanlar kendi işleriyle o denli meşgullermiş ki bakmamışlar çocuğa, aldırmamışlar ne halde olduğuna. Atmışlar bir kenara, Tanrı akıllarına bile gelmemiş. Hıçkırık, ateş. kan ve kahkaha! Umudunu kesmiş Tanrı. Gözlerini almak için geri gelmiş. Ancak, Okumaya devam et