Şiirde Post-modern Natüralizmle Buraya Kadar

20141204_214922

Demirci sordu:
Kabzasına ne yazalım istiyorsun?
Kabzasına dostum, dedi JAPON savaşçısı
Şunu yazın:
‘Akan bir dere, bir koyun sürüsü,
Yavrusuna ninni söyleyen bir kadın.’”
Solomon Bloomgarten

Türk şiiri son yetmiş yılda üç kez, şairi ve okuru için tam bir alıklaşma nedeni olan realist kolaycılığa geldi saplandı. 1940’da Garip Hareketi, 1960’lı yıllarda sosyalist duyarlıklı Toplumcu Gerçekçilik ve son on küsur yıldır türlü adlarla anılan post-modern kuramlarla oldu bu. Bu sonuncusunun İslami bir duyarlıktan neşet etmesi, üzerinde dikkatle durulması gereken bir husustur. Zira yüzyıllardır kendine has fevkalade yanlar kazanarak gelişen İslam sanatı, Hz. Peygamber’in ‘Sizden biriniz bir şey yaptığı zaman onu mükemmelen yapsın’ hadis-i şerifi uyarınca ne natüralist kolaycılığa ne post-modern kuramlar içinde gizlenmiş ontolojik sapmalara değil mükemmele yönelmiştir. Dolayısıyla burada bir apaçık bir sapma söz konusudur. On yıldan fazla bir süredir Türkiye’de Müslüman duyarlıkla yazılan şiirlerde, İslam sanatlarının ‘soyutlama’ tercihi yerine kaba bir realizm demeye gelen natüralizm göze çarpmaktadır. Bu şiirlerde günlük hayat ve siyaset manzaraları argoya ve kaba bir eleştiriye yaslanarak kolayca akla dolanan görüntülerle eleştirilmekte ve 1970 yıllarda sosyalist duyarlıklı şairlerin yaptığı türden bir popülizme ilgi duyulmaktadır. Bu da Türk şiirinin 1990’lı yıllardan beri en enerjik kesimi olan Müslüman duyarlığı kaba bir natüralist söyleme hapsetmektedir. Müslüman duyarlıklı genç şairler, İslam sanatına has son derece hayati yönleri haiz bir kavrayış gücünü bırakıp post-modern kuramlara yönelince onlardan Türk ve Dünya şiirine beklenen katkı gelmemektedir. Bu, sadece onlar için değil Dünya şiiri için de büyük bir kayıptır. Zira bu şiirlerin benzerlerini pekâlâ bir Amerikalı da yazabilir. Tüm Dünya halklarının alıklaştırıldığı bu küresel kapitalizm döneminde Türkiyeli Müslüman duyarlıklı gençlerin bozuk bir ağızla, kolayına bir eleştirel yaklaşımla, hiçbir özen taşımaksızın yazdıkları bu türden dizelere şiir demek mümkün değildir. Bugün kendini sokmak istediği kuram adı ne olursa olsun yazılan bu şiirler, manzumeciliğin günümüzdeki bozulmuş halinden öteye gidememiş ve varacakları nihai yere gelmiştir: Avamileşme. On yıl önce değilse bile bugün artık açıkça görülmektedir ki adlarını burada saymaya gerek görmediğim isimler birbiriyle sadece argo ve kolaycılık düzeyinde ayrılan naturalist bir paydada yarışmaktadırlar. A kişisi daha bozuk ağızlıyken B kişisi daha çağcıl gibi görünerek aynı görüntüyü kolayına resmedip önümüze koymaktadır. Bu durumda C kişisine düşen sadece ve sadece popüler bir santimantalizmi benimsemek kalmaktadır. Okumaya devam et

Alıklaştırılan Yoksullar, Gösterge Dikizcisi Orta Sınıflar ve Tefeci Hazcılar Çağında Şiirin Yeri ve Şairden Beklenen Ekarte duruş

 

 “Hiç [değer] faturası olmayan malların oranı günbegün

artmaktadır. Biz sanatçılar bunu uzun zamandır

bilmemize rağmen hep gülüp geçtik. Bu durumu sanatçı

olmanın bedeli olarak görüp, hiçbir şey beklemedik

ama aynı şey şimdi zanaatkarın da başına geliyor.”*

 

 Hieronymus Bosch’un “Şairler Muhabbette” Tablosu…

Yaşadığımız çağda şairlerin dünyadaki hali, muhabbet kuşunun kafesteki halini andırıyor. Görünüşü, kendince bildiği dilden başkaca bir dilden birkaç kelime söylemeyi becerebiliyor oluşu, birilerinin kafesine tıkıyor onu. İşe bakin ki onun da buna ihtiyacı var… O gagayla hangi bitki tohumunu nereden bulacak!.. Kaçıp gitse birkaç gün sonra kedilere yem olur. Muhtaçlığı, kendiliği olmuş; öyle ki, ondan bir düzine yavru alınmak istense, yapılacak tek şey yanına karşı cinsini koymak olacak. Bunun için bu yeterli. Dışarıdan bakıldığında özlenilesi bir hal ama bir muhabbet kuşu iseniz… Yeryüzü üstünde uçuşunuz bir kartal uçuşu ise kafesin dışındaki büyük esareti, alıklaştırmayı, kafesin içinden yıkmaya çalışırsınız. Ne var ki şair, yaşadığı çağ soysuzlaştığında onu reddetme gücünü gösteremiyor bugün. Kendine öyle bir gaga peyda etmiş ki yediklerinin yem kabına konması gerek. O güzelim tüyler vakitsiz solmasın isteniyorsa vitaminleri de verilmeli. Tablo, şairler cephesinde bu kadar açık ama sembollerle stilize edilmiş. Bu yüzden görmezden gelme imkânı var. Şairler de bunu yapıyor zaten. Güncel bir patronaj sistemi kurarak günlerini geçiriyor. Okumaya devam et