“Şiirimizi gösterebilecek bir mert istiyoruz.”
Anonim/miş
I.
“Bu dünyada” diyor, Fîhi Mâfih’in bir yerinde Mevlâna Celâleddîn-i Rumî Hazretleri, “ameli gösterebileceğimiz bir mert istiyoruz. Amel’e müşteri bulamayıp söze bulduğumuzdan, sözle meşgulüz.” Çünkü birkaç satır öncesinde, sema ederken kendisine çarpan yârandan hiçbir rahatsızlık duymadığını; kimsenin kendisinden incinmesini istemediğini; yanına gelenleri hoş tutmak için onların talebi üzerine şiir söylediğini, aslında şiirden bıkıp usandığını, bunun tıpkı misafirinin canı işkembe çorbası çektiği için eline işkembeyi alıp karıştıran misafirperverin hali gibi olduğunu söylemiştir. Buradan O’nun şiiri küçümsediği anlamını sakın ola çıkarmayalım; çünkü söze şöyle başlanmıştır: “Yoksa ben nerede, şiir söylemek nerde!” O’na göre bizim yurdumuzda söze olan alaka amele olan alakadan daha fazladır. Bu yüzden de O, sözle meşgul olmak durumunda kalmıştır. Ayrıca işin aslında bir düğüm vardır: “Sen amel’den ne anlarsın? Çünkü amil değilsin. Amel, amel’le, ilim, ilimle anlaşılır; suret suret ile, mana da mana ile bilinir. Sen bu yolun yolcusu olmadığından ve yol boş bulunduğundan, biz yolda ve amelde olsak da bunu nasıl göreceksin? (…) Söz amel ağacının meyvesidir. Çünkü o amelden doğar.”